Yeniden Merhaba!

Benimki biraz oradan biraz buradan çoğumuzun ortak dertleri içeren bir hikaye aslında. Öyle müzisyen ailede veya bir müzik çevresinde büyümedim. Müziğe çok hevesli ama nereden başlayacağını bilemeyen bir çocuk olarak başladım gitar macerama.

2003 yılında gitara hevesli çoğu insan gibi klasik gitarım ile bir kursa kayıt olup, klasik müzik parçaları öğrenerek ama müzik bilgisi edinemeden gitar çalmaya başladım. Yıllar içinde, ergenliğin de coşkusuyla, klasik gitar yerini elektro gitara, amfiye ve efektlere bıraktı. Yine müzik bilgimi çok geliştiremeden, ezberden gitar çalmaya devam ettim.

Üniversite dönemimde yaşantıma başka değişkenlerin ve sorumlulukların katılması, müzikle kendimi ifade etmeyi öğrenemeyişim ve kurulup-dağılan müzik gruplarım müziğe olan hevesimi olumsuz etkiledi. İlerlemek istesem de bunu bahanelerle hep erteledim ve müzik açısından verimli olabilecek bir dönemi, başka şeyler ile doldurmuş oldum. Bu, geriye dönebilsem değiştirmek isteyebileceğim bir dönem olurdu.

Bu durgunluk bir süre daha devam etti. Ta ki gitarların üzerinde biriken toz, benim üniversiteden mezun olup çalışmaya ve bir yandan da yüksek lisansıma başladığım dönemde, çalışma hayatının kısır döngüsü içerisinde hayatımı sorgulamama sebep olan bir analojiye dönüşene kadar. Kendim için bir şey yapamadığımı, yaşantım ile ilgili ciddi bir karar alamadığımı, uyuşukluk ve amaçsızlıkla savrulduğumu hissettiğim bir dönemdi. Hayatımdan mutsuzdum ve kendim için bir şeyler yapabilmek istiyordum.

Yüksek lisansımı bitirdiğimde, işten arta kalan zamanımda müzik dersleri almaya ve kendim için bir şeyler yapmaya karar verdim. Çalan veya söyleyen birine kendi melodilerimle eşlik edebilmek, müzik dükkanında denemek istediğim bir gitarı yüksek sesle utanmadan çalabilmek ve iyi kötü kendime ait bir şarkı yazabilecek kadar müzik bilgisine sahip olmak istiyordum. Ben de matrix'teki kırmızı hapı şeçtim ve müzik öğrenmeye başladım.